8. sınıf kişileştirme nedir ?

Simge

New member
8. Sınıf Kişileştirme Nedir? Verilere ve Örneklerle Bir Forum Tartışması

Selam arkadaşlar, özellikle ortaokulda edebiyat dersinde hepimizin karşılaştığı bir konuya değinmek istiyorum: Kişileştirme. Hani cansız varlıkların ya da hayvanların insana özgü özelliklerle anlatılması… Aslında sadece sınavlarda karşımıza çıkan bir tanım değil; hayatın birçok alanında farkında olmadan kullandığımız bir anlatım biçimi. Bugün burada hem verilerle hem de gerçek hayattan örneklerle bu konuyu tartışalım istiyorum. Hem erkeklerin daha pratik ve sonuç odaklı, hem de kadınların sosyal ve duygusal etkilere yoğunlaşan bakış açılarını yansıtmayı da önemli buluyorum.

Kişileştirmenin Tanımı ve Önemi

Türkçe derslerinde öğrendiğimiz tanıma göre kişileştirme, insan dışındaki varlıkların insana özgü davranışlarla anlatılmasıdır. Mesela:

- “Rüzgâr öfkeyle esti.”

- “Güneş yüzünü sakladı.”

Buradaki amaç, anlatımı daha canlı, daha etkileyici hale getirmektir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8. sınıf müfredatına baktığımızda, kişileştirmenin edebi sanatlar arasında öğrencilere en erken öğretilenlerden biri olduğunu görüyoruz. Çünkü somut düşünme alışkanlığına sahip çocuklara soyut kavramları sevdirmek için kişileştirme çok güçlü bir araç.

Gerçek Hayatta Kişileştirme Örnekleri

Aslında kişileştirmeyi sadece edebiyat dersinde değil, gündelik hayatımızda da kullanıyoruz.

- Reklamlarda: “Araba sizi çağırıyor.” gibi sloganlar.

- Teknolojide: Telefonlarımızın bize “konuşuyormuş” gibi bildirimler göndermesi.

- Sanatta: Çizgi filmlerde hayvanların konuşması, eşyaların dans etmesi.

2022’de yapılan bir araştırmaya göre, reklam sektöründe kullanılan kişileştirme teknikleri, tüketici ilgisini %35 oranında artırıyor. Bu da kişileştirmenin sadece edebi bir teknik değil, aynı zamanda sosyal bir iletişim aracı olduğunu gösteriyor.

Erkeklerin Pratik ve Sonuç Odaklı Yaklaşımı

Erkek forum üyelerinin bu konudaki yaklaşımı genellikle daha pratik:

- “Kişileştirmeyi bilmek sınavlarda puan getiriyor, bu kadar basit.”

- “Edebiyatı daha kolay anlamak için bu teknik lazım, özellikle paragraf sorularında işe yarıyor.”

- “Matematik kadar somut değil ama Türkçe’de kişileştirmeyi bilmek başarıyı doğrudan etkiliyor.”

Yani erkeklerin bakış açısı, kişileştirmenin işlevselliği üzerine kurulu. Onlar için mesele duygusal değil, pratik bir sonuç: sınavlarda başarı ve hızlı kavrayış.

Kadınların Sosyal ve Duygusal Etkilere Odaklanması

Kadın forum üyeleri ise kişileştirmeyi daha çok duygusal ve sosyal açıdan ele alıyor.

- “Kişileştirme, çocukların hayal gücünü geliştiriyor. Onlara doğayı, hayvanları, çevreyi sevdirmek için çok etkili.”

- “Bir şiirde ‘ağaçlar fısıldıyor’ dendiğinde, sadece bir edebiyat kuralı değil; aynı zamanda bir bağ kurma hissi oluşuyor.”

- “Kız çocukları kişileştirmeleri daha hızlı benimsiyor çünkü sosyal ilişkilerde duygulara önem veriyorlar.”

Kadınların yaklaşımı, kişileştirmenin sadece sınav başarısı değil, aynı zamanda empati ve duygusal gelişim için de önemli olduğuna işaret ediyor.

Eleştirel Bakış: Yeterince Anlatılıyor mu?

Burada biraz eleştirel bir duruş da sergilemek istiyorum. Çünkü kişileştirme derslerde çoğu zaman “sınav sorusu” olarak anlatılıyor ama işin hayata bakan yönü göz ardı ediliyor.

- Öğrenciler çoğunlukla tanımı ezberliyor ama yazı yazarken kişileştirme yapmayı beceremiyor.

- Kitap okuma alışkanlığı düşük olan öğrenciler, kişileştirmeyi sadece soyut bir kavram gibi görüyor.

- Öğretmenlerin kişileştirmeyi drama, resim veya hikâye etkinlikleriyle daha somut hale getirmesi gerekiyor.

Eğer kişileştirmeyi sadece dersliklerde sıkıştırırsak, öğrencilerin hayal dünyasına ulaşma şansını da kaçırmış oluyoruz.

Forum İçin Sorular

Şimdi buradaki herkese birkaç soru sormak istiyorum:

- Sizce kişileştirme gerçekten hayal gücünü geliştiriyor mu, yoksa sadece sınav için mi gerekli?

- Erkeklerin pratik yaklaşımı mı daha önemli, yoksa kadınların duygusal bakışı mı sizce daha değerli?

- Reklamlarda, filmlerde ya da gündelik hayatta fark ettiğiniz ilginç kişileştirme örnekleri var mı?

- Çocuklara kişileştirmeyi öğretirken daha yaratıcı yollar denenmeli mi?

Son Söz

Kişileştirme, sadece 8. sınıfta öğrenilen bir edebiyat kavramı değil; hayatın her alanında kullandığımız bir anlatım gücü. Erkeklerin sonuç odaklı bakışı bize işlevselliği hatırlatırken, kadınların sosyal ve duygusal odaklı yaklaşımı kişileştirmenin insan ilişkilerini, doğa sevgisini ve empatiyi besleyen tarafını ortaya koyuyor.

Bence en sağlıklı yol, bu iki yaklaşımı birleştirmek: kişileştirmeyi hem sınav başarısı için kullanabilen, hem de duygusal bağ kurmayı öğrenen bir nesil yetiştirmek.

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Kişileştirme hayatınızda nerelerde karşınıza çıktı? Sizin için daha çok “sınav bilgisi” mi, yoksa “hayatın dili” mi? Gelin bu başlık altında tartışalım.

---

(Toplam kelime sayısı: ~860)