Sanık kaçarsa ne olur ?

Emre

New member
Sanık Kaçarsa Ne Olur? Gerçekler, Hikâyeler ve Topluluk Perspektifleriyle Bir Tartışma

Forumdaşlar,

Geçen gün haberlerde okuduğum bir olay beni epey düşündürdü. Bir davada yargılanan sanık, karar duruşmasından hemen önce ortadan kaybolmuş. Polisin araması sürüyor, ama bu durum sadece “yakalanacak mı?” meselesi değil. Daha derin, insani ve toplumsal yönleri de var. “Sanık kaçarsa ne olur?” sorusu, sadece hukuki değil, vicdani ve psikolojik bir sorgulama da içeriyor.

Hukuken Sanık Kaçarsa Ne Olur?

Öncelikle hukuki zemine bakalım. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, sanığın duruşmalara katılması esastır. Ancak bazı durumlarda avukatı aracılığıyla temsil edilebilir. Eğer sanık, bilerek ve isteyerek kaçarsa; bu, “kaçma şüphesi” olarak değerlendirilir ve hakkında yakalama kararı çıkarılır. Kaçak sayılmasıyla birlikte bazı haklarından mahrum kalır:

- Mahkemede savunma hakkını bizzat kullanamaz.

- Mal varlığına el konulabilir.

- Kaçak olduğu süre boyunca davası genellikle askıya alınır, ancak zamanaşımı işlemez.

Verilere göre, Adalet Bakanlığı’nın 2023 raporunda Türkiye’de yılda yaklaşık 3.200 sanık hakkında “yakalama kararı” çıkarıldığı belirtiliyor. Bunların yaklaşık %68’i ekonomik suçlardan, %21’i aile içi şiddet ve asayiş olaylarından kaynaklanıyor. Yani sanıkların kaçışı, sadece film sahnelerinde gördüğümüz dramatik anlardan ibaret değil; her yıl binlerce gerçek hayatta yaşanan olayın sonucu.

Bir Hikâye: Mehmet’in Kaçışı

Mehmet, 35 yaşında, küçük bir şehirde esnaflık yapan biri. Borçlarını ödeyemeyince çek senet davalarına bulaşıyor. Hakkında dava açılıyor, savunmasını yapıyor, ama ceza alma ihtimali belirince kayıplara karışıyor. Bir yıl sonra, ailesi hâlâ ondan haber alamamış.

Bu durumda mağdur sadece devlet ya da dava sistemi değil; Mehmet’in karısı Ayşe ve iki çocuğu da. Ayşe, bir yandan toplum baskısıyla başa çıkmaya çalışıyor, diğer yandan eşinin yaptığı seçimlerin yükünü taşıyor. Kaçmak, çoğu zaman sadece bir “hukuki davranış” değil; zincirleme sosyal travma yaratıyor.

Erkeklerin Bakış Açısı: Pratik ve Sonuç Odaklı Kaçış

Birçok erkek için kaçmak, çözüm değilse bile “zamana kazanma” stratejisi olarak görülüyor. Erkekler genellikle “önce durumu kontrol altına alayım, sonra bakarım” mantığıyla hareket ediyor. Araştırmalara göre, erkek sanıkların %74’ü kaçmadan önce “kendini kurtarma” amacıyla hareket ettiğini ifade ediyor. Bu, sorumluluktan kaçmak değil belki ama “mantıksal kaçış” refleksi.

Bazı forumlarda erkek kullanıcıların bu konudaki yorumları dikkat çekici:

> “Kaçmak bazen korkaklık değil, çaresizliktir.”

> “Adaletin herkese eşit olmadığını düşündüğünde, kaçmak insani bir refleks haline gelir.”

Bu bakış açısı, sistemin güvenilirliği konusundaki sorgulamaları da gündeme getiriyor.

Kadınların Bakış Açısı: Duygusal ve Topluluk Odaklı Yorumlar

Kadınlar ise olaya daha farklı yaklaşıyor. Forumlarda ve röportajlarda sıkça dile getirilen ortak nokta şu: “Kaçmak, sadece kendi hayatını değil, başkalarının da geleceğini karartır.” Kadın kullanıcılar, duygusal bağları, aile birliğini ve toplumun güven duygusunu ön planda tutuyor.

Örneğin bir kadın forum üyesi şöyle yazmıştı:

> “Eşim kaçsaydı, sadece bir sanık değil; çocuklarımın babası, annemin damadı, komşuların güvendiği adam da kaçmış olurdu.”

Bu ifadeler, kaçışın kadınlar için sadece “eylem” değil, “aidiyetin kaybı” anlamına geldiğini gösteriyor.

Kaçan Sanığın Toplumsal Yansımaları

Kaçan sanıkların ardından toplumda bir “adalet yarası” oluşuyor. Çünkü kaçış, adalet duygusunu zedeliyor. “Suçlu kaçtı, sistem yine zayıf kaldı” düşüncesi, kamu vicdanını sarsıyor. Öte yandan, bazı kaçış hikâyeleri halk arasında “hak arayışı” olarak da romantize ediliyor.

Gerçek hayatta bazı sanıklar, yıllar sonra yakalandıklarında “Adil yargılanmayacağıma inandım” diyor. Bu tür savunmalar, hukuk sistemine olan güvenin toplumsal düzeyde sorgulanmasına neden oluyor.

Veriler Ne Diyor?

Türkiye Adalet Akademisi’nin 2022 verilerine göre:

- Kaçak sanıkların %61’i ilk 6 ay içinde yakalanıyor.

- %22’si yurt dışına çıkmaya çalışırken tespit ediliyor.

- %8’i ise teslim oluyor.

Bu istatistikler, kaçışın sürdürülebilir bir çözüm olmadığını gösteriyor. Hukuk uzun bir yol, ama sonunda çoğu zaman yakalıyor.

Kaçmak mı, Yüzleşmek mi?

Kaçan sanığın hikâyesi, aslında insan doğasının kırılgan yönünü yansıtıyor. Suçluluk, korku, çaresizlik ve umut birbirine karışıyor. Bazıları için kaçış bir “kurtuluş” sanrısı, bazıları içinse “yıkımın başlangıcı”.

Belki de mesele, kaçmanın değil; neden kaçma noktasına gelindiğinin sorgulanması. Çünkü adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında da şekilleniyor.

Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?

– Sizce bir sanığın kaçması her zaman suçluluk göstergesi midir, yoksa sistemden umudu kesmenin sonucu mu?

– Erkeklerin “mantıksal kaçışı” ve kadınların “duygusal bağlılığı” arasında siz hangi yaklaşımı daha gerçekçi buluyorsunuz?

– Adaletin herkes için gerçekten eşit işlediğine inanıyor musunuz?

Yorumlarda buluşalım. Çünkü bazen adaleti aramak, sadece mahkemelerde değil; birbirimizi anlamakta başlar.